KARANTİNA (italyanca. çuarantina’dan) Karantinanın
1. Bulaşıcı bir hastalığın yaygın olduğu bir ülkeden gelen kişilerin, gemilerin, hayvanların ve malların geçici bir süre zorla tecrit edilmesine dayanan zabıta ve polis önlemidir.
2. Bu süre içerisinde kişilerin, gemilerin, hayvan ya da malların alıkonduğu yer.
3. Hastanelerde hastaların kayıt ve kabul işlemlerinin yapıldığı yer.
4. Karantina koymak, bulaşıcı bir hastalık nedeniyle bir ülkeye ya da bir bölgeye giriş çıkışı bir süre duçdurmak. || Karantinada yatmak, gemi sözkonusuysa, karantinada alıkonulmak. || Karantinaya almak, bulaşıcı hastalığa tutulmuş hastaları ya da onlarla temas etmiş olanları başkalarıyla temas etmekten alıkoymak için ayrı bir yere koymak.
Denizde Karantina bayrağı, sağlık denetiminden geçmemiş gemilerin pruva direğine çekilen ve bulaşıcı hastalığı işaret eden sarı renkli bayrak. || Karantina tahliyesi, sağlık bakımından kuşkulu olan bir gemiyi, hastalığın yayılmasını önleyici önlemler alarak boşaltma. || ihtiyat karantinası, bulaşıcı bir hastalığın yaygın olduğu bir ülkeden gelen gemileri, içinde hasta olmasa dahi belli bir süre sağlık gözetimi altında tutmak için konulan karantina.
Tarımsal karantina :Kırsal kesimlerde salgın hastalığa yakalanmış hayvanların, hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla, sağlıklı hayvanlardan ayrılarak alıkonduğu yer. (Karantina alanı, bazen tüm köyü kapsar; bir köyde salgın hayvan hastalığının bulunduğunun saptanması üzerine bu köye hayvanların giriş ve çıkışları yasaklanabilir.)
Karantina hastalıkları, odakları Dünya sağlık örgütü’ne bildirilmesi gereken aşağıdaki altı hastalıktan her biri: kolera, veba, sarı humma, tifüs, dönüşlü humma, çiçek.
TÜRKİYEDE İL KARANTİNA
Türkiye’de karantinaya ilişkin ilk uygulama, Kıbrıs ve Suriye’de başlayan kolera salgını nedeniyle nisan 1835’te başlatıldı. Bu tarihte Çanakkale’de geçici bir tahaffuzhane (koruma evi) kuruldu. Başbakanlık arşivinde bulunan 1837 yılına ait olduğu tahmin edilen Karantina 2529 sayılı, tarihsiz bir arz tezkeresinden; Akdeniz, Karadeniz ve boğazların uygun yerlerine, Eflak, Boğdan’a, Anadolu sınırlarına, liman ve ticaret merkezlerine karantina uygulanması gerektiğinin padişaha arz edildiği öğrenilmektedir. Bu belge üzerindeki padişah buyruğundan da bu işlen yürütmekle Abdülhak Molla, Mehmet Esat Efendi, Selim Satı Paşa ve Dr. M. Bulard’ın görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Türkiye’de ilk kez karantina uygulamasının ciddi bir biçimde ele alınışı bu fermanladır. Böylece Meclisi tahaffuz (karantina meclisi) adıyla bir kuruluş oluşturuldu, üyeleri 1838’de maaş almaya başladı. Bu kuruluş daha sonra.Meclisi tahaffuzı ula (yüksek karantina meclisi) ve Meclisi tahaffuz, sani (yüksek karantina meclisi bürosu) olmak üzere ikiye ayrıldı. Hariciye nazırı Mustafa Reşit Paşa’nın önerişi üzerine Almanya, İngiltere, Avusturya, ispanya. İsveç, Norveç, Rusya, Fransa, Hollanda. Belçika, İtalya, Yunanistan, ABD ve İran’ın yolladığı delegelerle Yüksek karantina meclisi, uluslararası bir görünüm aldı (1840). Sonraları Meclisi umun sıhhiye adı verilen karantina idaresi, 1914’te Dahiliye ve Sıhhiye nezareti’ne bağlanarak Hudut sıhhiye müdüriyeti umumiyesi adını aldı. Mütareke’de Müttefikler tarafından Beynelmüttefikin sıhhi kontrol dairesi adı altında yeniden kurulduysa da Lozan ant- laşması’nın 114. maddesine dayanılarak ortadan kaldırıldı (1923). Yerine İstanbul ve Boğazlar karantina müdürlüğü kuruldu, bir yıl sonra Hudut ve sevahil sıhhiye müdüriyeti adını aldı (1924).