3 sene önce
3 sene önce

Semiyotik nedir

SEMİYOTİK a. (fr. sömiotique; yun. se- meiotike, semeiun, bir göstergeyle belirtmek’ten). 1. Bireyler ya da topluluklar ara­sında bildirişimi sağlayan çeşitli gösterge dizgelerinin üretim, işleyiş ve algılama bi­çimlerine ilişkin genel bilim. (Eşanl. SEMİ­YOLOJİ, GÖSTERGEBİLİM.) [Bk. ansikl. böl.) —2. (Bir sıfat ya da tamlayanla) bu bilimin bildirişimin özel bir alanına uygulanması (böylece sinema, hayvanların bildirişimi, el-kol hareketleri semiyotiğinden söz edi­lir).

—Psikogenet. Semiyotik işlev, edinsel ola­rak algılanabilir ya da algılanamaz her­hangi bir gösterileni (durum ya da nesne), ayrımlaşmış bir gösteren (gösterge, sim­ge) aracılığıyla belirtme yetisi. (Bk. ansikl. böl.)

—ANSİKL. Semiyotik teriminin kullanımı, 6O’lı yıllardan sonra, insan bilimlerinde yaygınlaştı. Antikçağ’da ve değişik klasik dönemlerde dilbilgicilerin kural ve kulla­nım üstüne, retorikçilerin dilin inandırma ya da estetik etkileri üstüne ileri sürdük­leri düşünceler, matematikçilerle mantık­çıların evrensel ve kesin nitelikli biçimsel diller yaratma olanaklanna ilişkin çalışma- lan ya da filozoflann dilin kökeni ve düşün­ceyle ilişkileri konusundaki (Platon’un Kratyiosdndan Cassirer’e dek) çabaları bu genel ve dallar üstü bilimin ilk temel­lerini oluşturdu. Semiyotik, özellikle ABD’li filozof Ch. S. Peirce ile cenevreli dilbilim­ci F. de Saussure’ün çalışmalarıyla kurul­du. Saussure semiyolojiyi ‘‘göstergelerin toplumsal yaşamdaki yaşamını inceleyen bir bilim” diye tanımladı. Yazı, sağır-dilsiz abecesi, simgesel ayinler, nezaket kural­ları, askeri işaretler ve kuşkusuz dünyada konuşulan tüm diller Saussure’e göre se- miyolojinin inceleme alanına girer. Saus­sure’ün etkisiyle kimi batı dillerinde önce semiyoloji (göstergebilim) terimi kullanıl­dı, ardından bu terimle birlikte, İngilizce semiotics’ten kaynaklanan semiyotik teri­mi de yaygınlaştı. Semiyotik ya özel ve iyi­ce belirlenmiş bir alanı (görsel semiyotik, devimsel semiyotik, hayvanların iletişimi­ni inceleyen semiyotik, edebiyat semiyo­tiği, müzik semiyotiği vb.) belirtmeye ya da kimi araştırmacılarda, genel bir kuram çerçevesinde belirgin karşıtlıklar kurmaya yaradı: örneğin E. Benveniste, sözceleme bağlamlarından bağımsız olarak göster­genin anlamlama biçimlerini belirten “semiyotik” ile göstergenin söylevdeki, somut sözceleme bağlamındaki anlamla­ma biçimlerini belirten “semantik”i karşıt­laştırdı. Saussure’de yalın bir tasarı niteli­ği taşıyan semiyotik, Peirce’te ya da Ch. Morris’te daha karmaşık bir biçime bü­ründü. Ch. Morris semiyotiği üç dala ayır­dı: göstergenin bildirişime katılanlaria ba­ğıntılarını inceleyen pragmatik; gösterge­lerin kendi aralanndaki bağıntı türlerini in­celeyen sözdizim; göstergelerle nesnele­rin bağıntı türlerini inceleyen anlambilim.

Genel amaçlı bir bilim olarak semiyoti- ğin (ya da semiyoloji) ilk işi inceleme ko­nusunu tanımlamaktır: bu bilim dalı, insa­nın olduğu yerde toplum vardır, toplumun bulunduğu yerde de bireyler ya da grup­lar arası bildirişim her zaman göstergeler (ya da simge ya da belirtkeler) yardımıy­la gerçekleşir varsayımı uyarınca, kültür olgularının bütünüyle mi (örneğin mitler) uğraşacaktır (geniş kapsamlı tanım) ya da yalnızca (dar kapsamlı tanım): a) vericinin (ya da vericilerin) niyetiyle ya da bildirişi­min karşılıklı olma özelliğiyle (ikili konuş­ma olasılığı) yönlendirilen olgular ve ta­nımlarla mı ilgilenecektir? Bu durumda, doğal olaylar belirtiler (örn. bir ateşin var­lığını “belirten” duman ya da bir iltihap belirtisi olan yüksek ateş) bir yana bırakı­lır. Bu olgular belli uzmanlık alanlarının in­celeme konusudur (tıbbi semiyoloji, man- tikeler, çeşitli fizyognomoniler); b) bildiri­şime katılanların öğrenmeleri gereken bel­li sayıda göstergenin (bir sözlük) varlığıy­la yönlendirilen ve tanımlanan olgularla mı uğraşacaktır? c) gene öğrenilmesi gerekli, göstergelerin aralarında birleşme olanak­larını sınırlayan belli sayıdaki kuralların (sözdizim) varlığıyla yönlendirilen ve ta­nımlanan olgularla mı ilgilenecektir? d) bil­dirişime katılanların, değişik somut du­rumlara uyarlanmış sonsuz sayıda bildiri üretme olanağıyla yönlendirilen ve tanım­lanan olgularla mı uğraşacaktır? Sınırlı araçları sonsuz biçimde kullanma, insanı semiyotik bir hayvan olarak tanımlama olanağı verir. Tüm oyunlar ve doğal diller bu ölçütlere uyar.

Buna karşılık, belirli alanlara ilişkin kimi belirtke dizgeleri (karayolu yasası, deniz­cilik işaretleri, giyim modası, törenler, hay­van dilleri vb.) ya karşılıklı bilgi aktanmı ol­madığından (bir trafik levhasının ilettiği bir kısıtlamaya başka bir trafik levhasıyla ce­vap verilmez), ya kimi dizgelerin bir sözlü­ğü bulunmasına karşılık sözdizimi olma­dığından (iki ayrı trafik levhasının birbiri­ne eklenmesi, bu levhalann her birinin an­lamından bağımsız özgün bir bildiri oluş­turmaz), ya yaratıcı üretkenliğin bulunma­masından (değişmeyen ayinler) ya da ter­sine yaratıcı üretkenliğin sonsuzluğundan (her bireysel kullanımın kendi sözlüğünü ve sözdizimini oluşturduğu yazınsal bildi­riler) bu ölçütlerin ancak bir bölümüne uyarlar. Genel semiyotiğin amaçlanndan biri de, bu tür ölçütlere, özellikle de, bir gösterge, yani anlamlandırma kuramının ölçütlerine dayanarak gösterge dizgeleri­nin bir tarihini ve tipolojisini yapmak, ge­rektiğinde oluşturumunu kolaylaştırmak (yapay diller, betimleyici üst diller) ya da kimi dallara inceleme araçlan sağlamak (gösteren dizgelerinin çocuk tarafından edinimi üstüne incelemeler; yetişkinlerde bu dizgelerin bozulması [öm. sözyitimle- ri] üstüne incelemeler) ve böylelikle de kültürlerin bir tipolojisini yapmaktır (i. Lot- man). Eksiksiz olmak için bu tarihlerin ve tipolojilerin ayrıca göz önünde tutmak zo­runda bulunduğu öğeler şunlardır: a) her dizgede çeşitli gösterge, gösterge-belirtke (ya da semptomlar, belirtiler), gösterge -ikon (gösterilen nesneyle örnekseme ya da benzeşme yoluyla işlevlerini yerine ge­tiren resimler, çizimler) ve gösterge-sim- geler (nedensiz, saymaca bir dizge için­de salt aynlıklarla işlevlerini yerine getiren, sözcüğün dar anlamıyla göstergeler) adı verilen alt türler arasındaki aşamalanma- yı düzenleyen başat öğeler; b) değişik gösterge dizgeleri arasındaki artıkbilgi ya da çevrilebilirlik biçimleri (doldurma, çe­viri, aktarım); bu noktada tüm bilimsel et­kinlikler bir yeniden yazım bütünü, her­hangi bir düşünce konusunda, anlaşıla­bilirliği artırıcı nitelik taşıyan bir dizgeden başka bir dizgeye geçiş olarak kabul edi­lirse bu varsayım, semlyotiği bir tür genel bilimkuramına dönüştürmeye çabalar.

Genel semiyotiğin amaçlarından bir başkası da, dilin (dolayısıyla da dilbilimin) semiyotik içindeki yerini tanımlamaktır: bi­rinci varsayıma göre (Saussure, Peirce) dil, bir gösterge dizgesinden başka bir şey değildir; ikinci varsayıma göre (R. Barthes), her gösterge dizgesi, insan dili tarafından düşünülebildiği (ve düşünül­mesi gerektiği), yeniden oluşturulabildiği ve “yorumlanabildiği” ölçüde (E. Benve- niste) dilin yapılarına bağımlıdır. Bu yak­laşım, dilbilimi semiyotiğin bir dalı gibi de­ğil, semiyotiği yönlendiren bir örnek ola­rak değerlendirir.

1960’tan 1980’e dek birçok insanbilimi (Kutsal Kitap yorumundan folklor incele­mesine, oyun çözümlemesinden psikana­lize dek) semiyotik kökenli bir bakış açısı ve betimleme yöntemini benimsedi. Bu tu­tum da, sözkonusu bilim dallarının yeni­lenmesine yol açtı.

—Psikogenet. J. Piaget’ye göre, tasanmın üretici işlevi “simgesel”den çok “semiyo­tik” olarak nitelendirilmelidir. Bu görüş, ta­sarımı üreten göstergelerin, dildeki gibi, saymaca ve kolektif (simgeler) olduğu gö­rüşünü içerir. Oysa dil edinimi, önemine karşın, semiyotik işlevin özel bir biçimin­den başka bir şey değildir. Bu işlev, çocuk iki yaşına gelince, bazı davranış biçimleri^ le kendini gösterir. Bu davranışların tümü edinsel olmayan bir nesne ya da olayın tasarımlarını içerir ve en önemlileri de sim­gesel oyun, sonradan öykünme, zihinsel imge, resim ve temel işlevi edinsel olma­yan durumların tasarımı olan dildir. Semi­yotik işlev, düşünce alanını edinsel ger­çeklikten kurtararak çok genişletir. Buna karşılık, gerçeğin anlıksal yapısına bürü­nen semiyotik işlev, kendi başına eylem­lerin özümsenmesini sağlayamaz. Bu özümseme, somut işlemlerin 7-8 yaşına doğru ortaya çıkmasıyla gerçekleşir

Paylaşın

Editörün Seçtikleri